26 Ağustos 2015 Çarşamba

Hearthstone Destelerim Bölüm 2 : Ucuz Zoo Warlock

Bugün oyunun en ucuz ama her zaman güçlü destesi Zoo Walock'un ucuz bir versiyonunu paylaşacağım sizlerle. Özellikle oyuna yeni başlayanlar için tek kelimeyle harika. Hem oyunun mekaniklerini çözmek hem de basit ama etkili olsun diyenler gelin bakalım.

İlk olarak desteyi paylaşayım ;


Bu sefer kartlardan teker teker bahsetmek yerine birbirleriyle olan sinerjilerine değinerek ilerlemek istiyorum. Öncelikle şunu aklınızdan hiç çıkarmayın Zoo agroo veya face bir deste KESİNLİKLE değildir. Destenin olayı boardu ( masayı ) sürekli kontrolü altında tutup 8-9 mana civarında rakip daha cevaplarını tam bulamadan bitirmek. Yani en önemli şey boardda kalmak bizim için. Bu yüzden Nerubian Egg ve Haunted Creeper bizim için çok önemli. Bu iki kartı bufflayıp kullanmak önemli. O yüzden Power Ov. ve Abusive Ser. kartlarımızı bunlarla kombine etmemiz önemli.

İkinci dikkat etmemiz gereken şey Knife Juggler'dan olabildiğince verim alabilmemiz. Olabilecek en güzel senaryolardan biri 6 manada Juggler + İmp-losion kombosu. Losion'dan gelen kartların Junggler'ı tetiklemesiyle inanılmaz hasarlar çıkarabiliyoruz.

Sonraki kullanacağımız hamlemiz ise Power Ov. ile buffladığımız minyonın yanına Void Terror atarak devasa bir kart oluşturabiliyoruz ki bu hamle eğer rakip agroo bir desteyse oyunu size kazandırmış oluyor.

Desteyi oynarken en çok dikkat etmemiz gereken şey rakibin board kontrolü kartlarının mana değerleri bilmek ve ona göre dikkatli oynamak. Örnek verecek olursak rakip Mage 7 manaya geldiğinde Flamestrike atacağını düşünüp Egg'i boarda atarsak 4/4 'lük minyonımız olur gibi. Bunlar oyunun en temel bilgileri olsa da çok önemli.

Bunların dışında Voidcaller'ı kullanmak için acele etmeyin genelde herkeste Silence olduğu için ilk hedef haline geliyor dikkatli olmakta fayda var.

Dr.Boom desteyi her ne kadar pahalandırsa da gerekli olduğunu düşünüyorum çünkü aşırı güçlü bir kart 7 manaya 7/7 ve yanındaki ufaklıklar 8 hasar vurabilitesi var ki bu inanılmaz. Ama yoksa yerine 2. bir Abusive Sergent ekleyebilirsiniz.

Son olarak başlangıçta 1-2 droplar dışında gelenleri yollayıp ilk turnde mutlaka bir şeyler oynamaya çalışın dediğim gibi board kontrolü bizim için çok önemli.

Bir deste tanıtımının da sonuna geldik bundan sonra Midrange Hunter gelebilir bilmiyorum. Yeni gelen 130 küsür kartla birlikte meta çok değişecek ama bu Zoo destemiz her türlü tutunur metaya. Okuduğunuz için teşekkürler takipte kalın.

23 Ağustos 2015 Pazar

Ağustos Ayı Playlistim

Temmuz ayının başında yapmıştım. Şimdi de ağustos sonunda bir 10 şarkı paylaşayım dedim. Şunuda belirtmek isterim ki hoşuma giden her şarkıyı dinlememden dolayı birbiriyle hiç alakasız insanları listede görebilirsiniz, şaşırmayın. İyi dinlemeler.

1) James Arthur - İmpossible


2) The Civil Ward - Billie Jean


3) R.E.M - Losing My Religion


4) Alicia Keys - Girl On Fire


5) Double Take - Hot Problems ( Favorim :D )


6) Starset - My Demons


7 ) İmagine Dragons - Demons


8) Justin Timberlake - Summer Love


9) Selena Gomez- Good For You


10) Calvin Harris - How Deep Is Your Love


21 Ağustos 2015 Cuma

Hearthstone Destelerim Bölüm 1 : Oil Rogue

Hearthstone yaklaşık bir yıl önce bıraktığım bir oyundu. Neden bıraktığımı hatırlamıyorum ama sıkılmıştım herhalde. İşte o zamanlar sürekli Miracle Rogue oynuyordum efsane bir desteydi kombolar filan falan. Ama aradan geçen bir yılda Lerooooooy nerfleri filan gelmiş o deste oynanmaz hale gelmiş ama bu yeni versiyonu şu an oynanılabilir düzeyde. Bıraktın neden başladın o zaman diye sorduğunuzu duyuyorum çünkü oyun oynanmıyor bilgisayarda ufak grafikli oyunlar oynuyorum o yüzden Hearthstone'a döndüm. Sıcaklarda laptop patlıcak neredeyse. Ne çok saçmaladım en iyisi desteye geçelim.


Destenin olayı mümkün olduğunca hızlı bir şekilde kartları çekip, kombolarını bulmak diye söyleyebiliriz. Board kontolü oldukça iyi o yüzde agroo destelere karşı oldukça güçlü. En büyük sıkıntısı bazı oyunlarda Sprint'i çekmekte zorluk yaşaması. Gelmezse gerçekten kart sıkıntısı yaşıyorsunuz. Eski Miracle Rogue değil malesef eğer o desteyi arıyorsanız çok yanlış geldiniz o efsane deste gelmeyecek bir daha ama biz Rogue severler türevlerini oynamaya devam edeceğiz.

Kartları teker teker inceleyecek olursak ;

Backstab X2 : Kombo başlangıcı, agresif destelere karşı board temizleme ile destenin olmazsa olmaz kartlarından birisi. Örnek vermek gerekirse 3 manada Backstab + SI ile boarddaki bir minyona 4 damage vurabiliyoruz ki oldukça iyi.

Preperation X2 : Rogue'un herhalde her şeyi olan kart.sonraki yapacağımız büyünün 3 mana bedeli aza yapılmasını sağlıyor ki Preperation + Sprint kombosuyla 4 manaya 4 kart çekebiliyoruz.

Deadly Poison X2 : Hero power'ı silah olan bir class için silah güçlendirme muhteşem söylencek bir şey yok. Blade Furry ile güzel board kontrolü yapılabiliyor.

Southsea Deckhand X1 : Aslında kullanmıyordum normalde bu kartı ama destenin kesinlikle bir finishera ihtiyacı olduğunu farkettim. Biraz araştırınca bu kartın kullanıldığını görüp ekledim oldukça işe yarıyor. Ayrıca secretları kontrol etmek içinde bire bir.

Blade Flurry X2 : 2 manaya boardu temizlemek. İnanılmaz güzel kombolar yapılabilen bir kart. Örnek vermek gerekirse silahımızı bufflayıp adamın suratına vuruş yapıp sonra patlatıp hem silahın buffını kullanıp hem boardu tertemiz yapabiliyorsunuz.

Eviscerate X2 : Yeri geldiğinde board kontrol yeri geldiğinde finisher üstelik 2 mana. Kesinlikle olmalı destede.

Sap X1 : Rakip minyonu ele geri döndürmeye sağlıyor. Genelde tauntu yollayıp o turnde oyunu bitirmek için kullanılıyor. Bazıları 2 tane kullanıyor, bence 1 tane yeterli çünkü çoğu kişi agroo oynuyor ve öyle kaldırması zor minyonlar oynamıyorlar. O yüzden çok yüksek ranklerde değilseniz 1 tane koymakta fayda var.

Bloodmage Thalnos X1 : 2 manaya spell damage +1 ve kart çekme daha ne olsun. Legendary olduğu için eğer sizde yoksa yerine Kobold koyabilirsiniz işinizi görür oda.

Fan Of Knives X2 : Board kontrolü + kart çekme. Spell damageınız varsa hele oldukça iş görüyor. Agroolar çok fazla olduğu için Sap'i azaltıp bunu 2 ye çıkardım. Eğer SapX2 yapmak istiyorsanız bunu azaltabilirsiniz ama önermem.

Earthen Ring Farseer X1 : 3 manaya 3 e 3 ve 3 heal oldukça iyi. Aslında bunun yerine Edwin VanCleef oynuyordum ama aşırı agroolar gelmeye başladıktan sonra buna geçtim. Ki edwin agroolara karşı oldukça iyi bir kart ama bilmiyorum böyle daha iyi.

SI:7 Agent X2 : Kombo kartımız. Board kontrolü, 3 manaya 3 e 3 statlar oldukça güzel bir kart.

Tinker's Sharpword Oil X2 : Desteye adını veren kart. Kombo yapıldığında minyona +3 atak vermesiyle tek turnde inanılmaz hasarlara ulaşabiliyorsunuz. Deckhand'la kombolanıp tek turnde 15-20 arası hasarı rahatlıkla vurabiliyorsunuz.

Piloted Shredder X2 : Yeni gelmiş bu kart inanılmaz güzel muhteşem kart. 4 manaya 4e 3 ve çıkan çocuğuyla en op kartlardan. Destede olması her türlü faydalı.

Violet Teacher X2 : Eski Miracle Rogue'da 1 tane oynuyordum. bu desteye 2 tane koydum çünkü bu destenin o 1e 1'lik minyonlara ihtiyacı var. Genelde bu karttan alacağınız valueya bağlı olarak board sizin elinizde veya rakipte oluyor.

Antique Healbot X1 : Agroolar çok fazla diye ekledim bunu da tamamen. Eğer koymak istemezseniz Farseer'ı ikiye çıkarabilirsiniz.

Azure Drake X2 : 5 mananın en güçlü kartı. Spell damage + kart çekme tam anlamıyla destemiz için yapılmış sanki.

Loatheb X1 : Bazen rakibin kombosuyla oyunu bitireceğinizi anladığınızda o 1 turnü geçip size son bir şans veren kart. Ya da boardu doldurup spelle temizlenmesini engellemek için kullandığımız kart. Destede kesinlikle olması lazım.

Sprint X2 : Eski kart çekme mekaniklerini artık bu kart karşılıyor. 4 manada kullandığınızda oyunu kaybetme ihtimaliniz yüzde 20'ye düşüyor neredeyse.

Tüm kartlardan oyun içi mekaniklerinden söz ettim. Eğer sizde mal gibi tüm gelen kartları oynayıp yüze vurmayı sevmeyen ya da daha açıkça söylemek gerekirse beyninizle oynamak istiyorsanız kesinlikle bu desteyi oynamalısınız. İyi eğlenceler. Takipte kalın.


Mr.Robot 9. Bölümün Ardından

Bölüm dün yayınlandı ama geç kaldım izlemekte o yüzden görüşlerimde geç geliyor biraz ama olsun. Sonda söyleneceği başta söyliyeyim evet Mr.Robot Elliot'ın babası ama hala ölü. Yani anlayacağınız dizinin başından beri hissedilen Fight Club esintileri tamamen gerçekleşti.

Elliot'ın şizofren olması tüm soruları cevapladı dersem yalan olur. Çünkü hala grubun diğer üyeleri var mı yok mu konusunda kesin bir şey yok elimizde. Ayrıca Mr.Robot'un olduğu bazı sahnelerde o sırada Elliot'ın başka yerlerde olduğu izlenimine kapıldığım bölümler olmuştu. Yani açık konuşmak gerekirse kafam allak bullak oldu. Bir de araya birer hafta girince iyice kopukluklar oluyor dizide. O yüzden tekrar baştan ard arda izleme fikri aklımı oyalıyor şu anda.

Öbür yandan Wellick'in karısıyla olan muhabbeti anlamadım değişik manyak bir ilişkileri var. Yine de Wellick'in hala planları olduğu kanısındayım. Her ne kadar bölüm sonunda Elliot'la birlikte çalışmak için birlik olacakları sinyalleri verilse de.

Fight Club esintisi dedim onu açıklayayım biraz da. Fight Club'la en büyük benzerlikleri ikisinde de ana karakterlerin şizofrenik olmaları ve dünyayı değiştirme çabalarının bu şizofrenik hallerde gördükleri insanlar tarafından yönlendirilmesi. Yani ikisi de asıl işi kendileri değil o beyinlerinde yarattıkları kişilere yaptırdıklarını düşünüyorlar. Bu açıdan inanılmaz benzerlikler var. Tabi ki biri film birisi dizi ilerleyen süreç çok değişebilir o konuda net konuşmamakta fayda var.

Bildiğim kadarıyla 10. bölüm sezon finali olacak. Ve ''plan'' başarıya ulaşamayacak çünkü ulaşırsa dizi biter o Elliot'ın patronu bi işler çevirecek ama hadi hayırlısı.

Dizinin bu güne kadar olan bölümleriyle ilgili söylemek istediğim son bir şey var. Çok belliydi ya şizofreni muhabbeti keşke bu kadar belli olmasaydı. Ha önümüzde Fight Club gibi bi örnek olmasaydı belki bu kadar kolay tahmin edemezdik orası ayrı. Yine de başarılı bir yapım olduğu görüşündeyim şu son 2 bölüm baya bir toparlandı konu. Sezon finali yazısında görüşmek üzere. Takipte kalın.



14 Ağustos 2015 Cuma

Mr.Robot 8. Bölümün Ardından

Sekizinci bölüm dün yayınlandı ama anca şimdi izlemeye fırsat bulabildim. Bakalım nasıl bir bölümdü.

Bu bölüm herhalde hemen hemen her şeyin açıklığa kavuştuğu bölüm oldu desek çokta yanılmayız. Büyük hack girişimi sonunda olacak gibi gözüküyor. WhiteRose'un olduğu sahneler baya baya iyiydi. Ve gözümüze saçmalık olarak gelen her şeyin açıkça birleştiğini anca bu bölümde farkettik. Ama bütün bunları geçersek dizinin son 10 dakikası asıl şok bombalarıydı resmen.

Darlene ile Elliot'ın kardeş çıkması şokunu yaşarken bir de Mr.Robot'un babası olması yok artık dedirtti. Ama asıl soru Elliot'ın bunları neden hatırlamadığı. Annesiyle ilgili bir şey olduğunu düşünenler var biraz bakındım internette ki bana da mantıklı gelse de çok bariz olduğundan dolayı öyle bir şey olacağını sanmıyorum. Bence babasıyla ilgili çok az şey biliyoruz yani Mr.Robot'la ilgili. Adını bile bilmiyoruz. Ayrıca şunu söyliyeyim ki Dalene'in soy adının olmaması benim önceden biraz kafamı karıştırmıştı ama kardeş olduklarını aklımın ucundan bile geçirmemiştim.

Sonunda güzel bir bölüm geldi diyebiliriz kesinlikle en azından elle tutulur bir şeyler verdiler izleyiciye. 9. bölümün oldukça sakin geçeceğini düşünüyorum sürekli diyaloglu, kafamızda soru işareti yaratmaya çalışan sahneler olacaktır. Büyük ihtimalle de sezon finalinde her şey şimdilik çözülecektir ama sonra nasıl bir hikayeyle devam edecekler hiç bir fikrim yok. Yine de diziyi bırakma fikrimden vazgeçtim acayip meraklıyım şu an neler olacak göreceğiz. Okuduğunuz için teşekkürler takipte kalın.


13 Ağustos 2015 Perşembe

Oyun İncelemesi : Osu!

Bugünkü bahsedeceğim oyun beceremediğim oyunlar listesindeki bir numara : Osu!

Osu'yla tanışmamız Twitch TV'de BoxBox'un yayınını izlerken oldu. Oyun aralarında filan açıyor bunu oynuyor. Aslında oyunu ben hiç beğenmesem de müzikleri inanılmaz hoşuma gitti o yüzden bende indirdim hemen eksik kalır mıyım hiç.

Oyunu oynamak inanılmaz zor ama mantığı çok basit. Ekranda üstünde sayılar olan çemberler çıkıyor sırasıyla bunlara tıklamanız gerekiyor. Oradan şimdi çok kolay gibi gelebilir ama belli bir tempoyu tutturmanız gerek. Ayrıca el göz koordinasyonunuzun inanılmaz iyi olması gerekiyor. Oyunda zorluk aşamaları var ki bana göre easy bile çok zor gerisini siz hayal edin.

Az önce değindiğim gibi oyunun müzikleri aşırı güzel çünkü hepsi nightcore tarzındalar. Efekt olarak oldukça basit ama düzgün. Oyuna alışması uzun sürüyor ama öğrendikten sonra el alışkanlıkalrı filan kaybedilmiyor.

Oyunu öyle her gün saatlerce kimsenin oynayacağını düşünmüyorum açıkçası. Bana daha çok o sıra beklerken 5-10 dakikalık aralarda oynayacağımız oyunlardan biri gibi geldi hep. Eğer sizde bu tarz bir oyun arıyorsanız denemenizde fayda var. Boyut olarakta çok ufak olduğundan bilgisayarınızda dursa bile sorun edilmez.

Eğer 5-10 dakikalık başka oyunlarda arıyorsanız Agar.io İncelemesi tam olarak burada. Okuduğunuz için teşekkürler. Takipte kalın.



9 Ağustos 2015 Pazar

Dizi İncelemesi : Arrow Sezon 2

Arrow'un 2. sezonunu bu gece ancak bitirebildim. Normalde 1 hafta bile sürmez diye düşünüyordum ama bu sıralar biraz oyunlara dalınca neredeyse 3 hafta sürdü. Sezonla ilgili ilk söylemek istediğim beklentilerimin tamamen ötesinde bir sezon oldu. İlk sezonu da çok beğenmiş olmama rağmen sanki 2. sezonda bir düşüş olur gibime geldi ama dizi tam tersini kanıtladı bizlere.

2. sezon deprem felaketinin ardından olanları anlatmakla başladı tahmin edeceğiniz üzere. Oliver; Tommy'nin ölmesi, annesinin yaptıkları derken deprem olayından sonra mahsur adaya geri dönüş yaptı. Sonra kankileri Felicty ve Dig gidip geri getirdi ama değişmiş biri olarak geri geldi. O katil olan Arrow gitti yerine işleri kimseyi öldürmeden yapan adam geldi. Onun dışında ikinci sezonun konusunu Slade-Arrow çekişmesinin kapladığını söylesek çok yanlış olmaz herhalde. Merak etmeyin sezon finalinde sona eriyor 3. sezon yeni bir şeyler var gibi spoilerlar duydum bakalım artık.

Slade'in yaptıkları Oliver'ın ve çevresindekilerin hayatlarını mahvetti. Sonra diziden alışkın olduğumuz Starling City'i yok etme planları bu kez Slade tarafından tekrar uygulamaya geçirildi ki bence bu kısmı biraz tekrar gibi oldu. Aynı pastayı ikinci kez yedirdiler, yedikte.

2. sezonda çok seveni olduğunu düşünmediğim için öldüğünü burdan yazıcam kimsenin sonradan -laaaan söylenir mi o- diye kızacağını düşünmüyorum. Moira Quinn Slade tarafından öldürüldü çok üzülmedim, sevmemiştim zaten o karakteri pek.

2. sezonda Black Canary yaniiiii Sara'yı gördük. Evet kendisi ölmemiş bi sürü şeyler olmuş en son suikastçi olduğunu öğrendik tıpkı Arya Stark'ın olacağı gibi buuuuuum çaktım spoilerı. Oliver'la güzel giden ilişkileri vardı ama Sara bitirdi son bölümlerde ilişkiyi.

Quinten Lance sonunda Arrow'la kanki oldu hatta ona yardımdan rütbeleri filan düşürüldü hapse girdi çıktı filan falan ama sevmeye başladım o karakteri hafiften yalan yok.

Her şeyi teker teker anlatmayayım ama güzel bir sezondu bence. Çok hareketli miydi derseniz hayır değildi. Ama hikaye bakımından oldukça iyiydi. Thea'nın gerçek babasının kim olduğunu öğrendiğimde baya baya şaşırdım ama sonra taşlar yerine oturmaya başladı. Zaten bi yerden sonra Mirakuru denen şey ortaya çıktı ve 2. sezonu öyle bitirdik.

Son olarak 3. sezon ile ilgili tahminlerimi yazmak istiyorum. Kesinlikle Laurel ve Oliver ikilisi tekrar bir araya GELMEYECEKTİR. Eminim yani çünkü çok fazla şey oldu özellikle Sara muhabbetinden sonra o ihtimal kapandı. Felicty ve Oliver ikilisini görücez çok çok büyük ihtimal. Yine 3. sezonda da bir büyük rakip çıkıp sezon finalinde onunla kapışacaktır Arrow. Yani aynı tempoda aynı tarzda bir 3. sezon bekliyorum. En kısa zamanda bitirmeyi planlıyorum. Okuduğunuz için teşeküürler. Takipte kalın.

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Mr.Robot 7. Bölümün Ardından İsyanım

Normalde her 2 haftada bir inceleme yapıyorum ama dayanamadım bu sefer o kadar beklemeye. Hep söylediğim gibi dizi muhteşem başladı iyi hoştu dedik biraz değişik havası var tamam da bu son bölüm neydi öyle.

Zaten bir bölüm uyuşturucuyla geçti birinde başarısızlık boş boş sahneler filan. Bu bölümle ilgili anlatılacak adam akıllı tek bir şey yok. Koskoca 40 dakikayı sarışın uyuz olduğum kızın annesinin ölümünün peşinden gitme muhabbeti, manyak Tyrell'in katil olması olaylarına ayırmışlar. Bir de insanlar merak etsin sonraki bölümü diye son 2 dakika Elliot'la psikoloğu arasında muhabet çevirmişler o kadar.

Çok fazla şans tanıdığımı düşünmeye başladım artık diziye, eğer 8. bölümde böyle giderse inceleme yapmayı bırakmayı düşünüyorum. Yazacak çok bişey yok saçmalıklarla dolu bir bölümdü haftaya görüşmek üzere. Takipte kalın.


7 Ağustos 2015 Cuma

Oyun İncelemesi : Ori And The Blind Forest İlk İzlenimlerim

Son günlerde biraz uğraştırıcı biraz da sinir edici bir oyun arama eylemi içine girdim. Sanki havalar sinir etmiyor gibi orası ayrı da neyse. Steamde bakınıyordum işte orda tanıştım oyunla. Bugünde ilk izlenimlerimi anlatacağım.



İlk olarak oyunun konusunu pek dikkat etmedim çok sıkıcıydı o kısımları ama işte Ori diye bi yaratık var bunun yaşadığı ormanda büyülü mü ne bi ağaç var bu ikisi etkileşime giriyor filan sonra kötülükler var ormanda onlardan kaçıyoruz. Daha berbat anlatılamazdı herhalde konusu. He bu arada 1 tane ateş atan ufak canavarımsı dostumuz var ben onu Sword Of The Truth'taki Night Wisp'e benzettim. İşte bu ikiliyle ormanda gezip ilerlemeye ormanı açığa çıkarmaya çalışıyoruz.

Oyun bilindik öl öl yeniden dene yine öl formatında bi oyun. Zorluk modu olarak hardı seçmeme rağmen şu ana kadar çok bi zorlayıcılığını görmedim en azından I Wanna Be Boshy'deki gibi saatlerce aynı kısımda takılıp kalmıyorsunuz. Save etme kısımları bu tarz oyunlarda hep olduğu gibi belirli ilerlemeler sonrasında ortaya çıkıyor. Yani öyle sıkıldım çıktım dersen en son kayıt yerine geri döndürür seni uyarayım ben. Ama save kısımlar oldukça yakın o yüzden çok bir sorun olacağını düşünmüyorum.



Oyunun görsel içeriğine geçecek olursak tek kelimeyle bayıldım. İnanılmaz bir havaya bürünüyor insan. Gerçekten o büyülü dünyada olduğumu hissettiğim anlar oldu. Müziklerini de aşırı beğendim ki ben kolay kolay oyun müziklerini sevmem - o PES'in müziklerini hatırladım yine - ama bu sefer olmuş yani adamlar yapmış.

Oynanış ve oynanılabilirlikle ilgili birkaç şey söyleyecek olursam oldukça basit olmuş. Anlatmak istediğim mesela o ufak Wisp'in saldırılarını yönetmek aşırı kolay rastgele basıyorsun otomatik mübarek saydırıyor düşmanlara. O açıdan bence daha zor olsa daha benim tarzım olabilirdi.

Oyunun içinde kabiliyet ağacı filan var ama daha oyunun yüzde 15'lik kısmını tamamladığım için çok keşfedemedim ama asıl oyun incelemesinde onları da anlatacağım. O zamana kadar takipte kalın. Okuduğunuz için teşekkürler.

Sonradan eklemeli dipnot: Oyun kolay filan dedim iyice zorlaştı sinir krizi geçirmek üzereyim oyundaki 5. saatimde.


2 Ağustos 2015 Pazar

Windows10'a Geçiş Serüvenim

Win10 sonunda geldi ama nasıl geldi bir de bana sorun.

Win7 ve üzerindeki bir sürümü kullanan kullanıcılara ücretsiz gelecek dendiğinden gerçekten mutlu oldum. Çünkü 300-400 lira vermek istemiyordum bir işletim sistemine. Win7 kullandığımdan ve onunda yavaş yavaş miladını doldurduğundan update ( yükseltme ) etmem gerekliydi.

Herneyse işte bu haberler yayılıyor filan herhalde mayıs ortası gibiydi. Dediler Win10'a rezervasyon yapacaksınız öyle update edilecek 29 temmuzda. İyi dedim bekliyorum bekliyorum rezarvasyon mesajı gelmiyor. Sonra öğrendim ki bütün güncellemeleri yüklememiz gerekiyormuş. Ona da eyvallah dedim herhalde 2-3 GB'lık update yaptım. Yine gelmiyor rezervasyon bildirimi. İnternette uğraştım filan olmadı.

Daha sonra nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda rezervasyon işlemi geldi ben seviniyorum evde, Drogba'nın efsane gol sevinişini filan yapıyorum öyle sevine sevine yaptık rezervasyonu.

Günler geldi 29 temmuza. O günde gece erkenden uyumuşum sabah 9 gibi kalktım millet indirmiş kurmuş filan bi baktım hop benim rezervasyon zımbırtısı gitmiş. Bütün yaz sağ altta duran şey yok oldu bi gece de. Öyle olunca tabi yapamadım diye bi bunalım sanarsınız Bursaspor maçını 2-2 sanan fenerlilerdenim öyle bunalıma girdim.

Bu kadar uğraştıktan sonra olmadı işte. En son MicroSoft'un sitesine girdim Win10 indir vardı tıkladım indirdim oldu çalıştı. Öyle yani baya kolaydı. E be Bill Gates ne uğraştırtıyon o zaman. Bak Tim Cook'a çatır çutur getiriyor güncellemeleri İOS'a. Hiç böyle sorunlarla uğraşmıyorlar.

Onun dışında Win10 iyi gibi şimdilik bir sıkıntısını görmedim. Ama gözüm üstlerinde bekliyorum en ufak bir hatada uzun bir şikayet mektubu yazacağım MicroSoft'a.

Okuduğunuz için teşekkürler takipte kalın.


Film İncelemesi : Sherlock Holmes ( 2009 )

Sherlock Holmes'ü herkes duymuştur diye düşünüyorum. Duymayanlar ya da hakkında bilgi edinmek isteyenler için biraz tanıtayım kendisini. Sherlock Holmes, Sir Arthur Conan Doyle tarafından yaratılmış, Britanyalı ( İngiliz işte ) bir dedektif karakteridir. Kendisi 1. Dünya Savaşı öncesi dönemde öyle popüler olmuştur ki yazar Sherlock Holmes karakterine son verip yeni şeyler yazmaya çalıştığında ölüm tehditleri bile almıştır. Düşünün öyle büyük bir karakter. Hatta bence karakterden çok tarihi şahsiyete bile dönüşmüş demekte bir sakınca yok.

İşte bu roman karakterimizin elbette sinema uyarlamaları bolca mevcut. Ama en büyük bütçeli ve en çok ses getireni kesinlikle 2009 yapımı olan başrollerini Robert Downey Jr. ve Jude Law'ın oynadığı filmdir. İşte bende sizler için bu filmi tekrar izledim ve anlatıyorum.

Lord Blackwood, ülkede seri cinayetler yapıp büyü savsatalarıyla 5 kadını öldüren biridir. Tabi bunun üzerine Mr. Holmes ve Mr.Watson harekete geçip bu suçluyu yakalarlar. Ama asıl olay bundan sonra başlar. İdam cezası verilen Lord Blackwood öldükten sonra canlanır ve çok daha büyük planlar için İngiltere'yi birbirine katar. Ünlü dedektifimiz mi kazanacak yoksa ne olacak izleyip öğrenebilirsiniz eehehheh çok zevkli böyle yapmak ne zaman vazgeçecem bilmiyorum.

Şunu söylemeliyim ki ben çok büyük bir Sherlock Holmes hayranıyım. Tüm romanlarını her şeyini okudum. Dizi olan Sherlock serisini izledim. Filmleri de 2-3 kez izledim ve bana hepsi muhteşem geliyor. O gözlem yapabilme yeteneği öyle muhteşem bir şey ki. Gerçek olmadığını kurmaca olduğunu bildiğim halde çok etkkileniyorum. Bu filmde diziye ve kitaplara göre daha açıktı bu gözlem yöntemleri. Yani şöyle anlatayım dövüş sahnesi oluyor ilk önce ne yapacağını gösterdikleri bir sahne sonra olayların gelişmesi şeklinde ilerlemesi pek hoşuma gitmedi. Onun dışında denizden çıktılar mübareklerin üstü kup kuru. O kadar bütçeli filmde olmaması gereken hatalar olarak düşünüyorum.

İyi yönlerinden bakarsak Sherlock Holmes karakteri Downey'e inanılmaz yakışıyor. Şu özgüvenli hafif küstah karakterler bence tam Downey'e göreler. Sherlock'umuzun baş düşmanı mı desek baş aşığı mı tek etkilendiği kadın mı artık her ne dersek diyelim Rachel McAdams kesinlikle doğru seçim değil. Bana hep romantik komedi dram filmi oyuncusu gibi geliyor bu tür rolleri bir türlü yakıştıramıyorum kendisine. Mesela dizideki Irina Adler inanılmaz iyiydi. Jude Law'ı severim onun için pek fazla bişey demiyorum ona da. Asıl olay Sherlock'umuzun asıl baş düşmanı ve bence Joker'le birlikte dünyanın en çok sevilen kötü karakterlerinden biri olan Moriarty'i bu filmde görememiş olmamız. En azından 2-3 sahne olsaydı diyorum ama 2. filmi bekleyin onda bol bol var.

Boş zaman filan değil zamanınızı ayırın bu filme. Kesinlikle herkesin izlemesi gereken bir film. İyi seyirler takipte kalın. 9/10 puanım.